14 Temmuz 2009 Salı

ilk konuşta aşk :)

ya hani ilk bakışta aşk var ya.. işte onun bi milyon kat daha etkilisi bu.. ve tabii kafiye uysun diye kısaltılmışı :)

ve başıma geldi.. yeni diil.. hatta bitti bile.. ve ben şimdi uzaktan bakıp analiz edebiliyorum olanları..

birkaç gün sonra 30 olucam.. ve bugüne kadarki hayatımın yarısından çoğunda aşk vardı.. tecrübeyle sabittir.. en en en ennn şiddetlisi buydu.. ilk konuşta aşk :) hahahahaaaa... sanki yeni bi terim icat etmiş bir dilbilimci heyecanıyla yazıyorum resmen..

açıklamama gerek var mı bilmiyorum, ama nedense buraya yazmak istiyorum.. işte: adamı görünce bir şey hissetmezsin.. yani ortalamadır işte.. sonra gürültüsüz bi yerde konuşmaya başlar/sınız.. bir çeşit sevişmedir olan biten.. birbirinizi yükselterek daha ilginç hale getirirsiniz sohbeti.. (sohbet kelimesi bile burayı bozdu, o kadar yani!)

işte budur.. sonra her buluşma ortalık yerde sevişmedir.. bi de bu adamla gerçekten sevişmekten burda bahsetmiycem tabii.. yazıya dökülebilemez zaten..

in my case, harcanmıştır bu büyük şans*.. ama geride kalanlar çok değerli tecrübeler.. ayağını denk alma konusunda bir ders daha.. ve şu anda hayatımdaki kadınların ne kadar bulunmaz hint kumaşı olduklarının resmi...

*onca milyonda en çok bikaç kişiyle bu kadar her yönlü etkişelim/uyum yakalanır.. şans diil de ne ki.. kimse şımarmasın yani, istatistikten bahsediyorum burda :)

12 Temmuz 2009 Pazar

antalya çok sıcaaakk




biraz önce fırının önünde misafirler için yaptığımız üstü kaşarlı ekmekleri çıkarırken anneme döndüm:

"biz de zebani gibi olduk senle haa.." dedim

bikaç ekmek daha çıkardıktan sonra gülmeye başladı..

sonra da kışınki halimiz aklıma geldi..
çook pis gülme krizine girmiştik.. çizgili pijama takımlarımızla oturuyoduk salonda.. bööyle yan yana.. döndüm anneme:

"iyi ki kaçtık hapisten.." dedim..

önce çayı püskürttü, sonra 15 dakka güldük en az...


6 Temmuz 2009 Pazartesi

leonard cohen'in kulakları çınlasın

dün hayriş'i sevmek için yanına gittiğimde tv'de ne varmış diye bi bakiim dedim.. bi de ne göriim.. "leonard cohen: i am your man" belgeseli tüm çekiciliğiyle orada.. varlığından bile haberim yoktu! üzerine atlayıp izledim.. çoook güzeldi çook.. tam da leonard amcamın muhtemelen son istanbul ziyaretini (Allah gecinden versin tabii) kaçırmamak için sponsor aradığım şu günlerde..

huşu içinde izledim-dinledim.. hatta son şarkıda öyle dolmuşum ki huzurla, oracıkta uyumamak için çok direnmem gerekti, ama belgeselde ilk kez leonard amcam söylüyodu, kaçırmadım tabii..

birçok şarkısını seslendirmiş başkaları.. ben tabii suzanne'e takıldım kaldım.. nassı inanılmaz, beni kendimden alıp yerlerde sürükleyen, ama aynı zamanda da gülümseten fena halde muhteşem bi eser.. hep suzanne'i leonard cohen'in sevgililerinden biri sanmışımdır.. diilmiş.. arkadaşıymış.. hem de suzanne ve kocası arkadaşlarıymış.. "hala da görüşürüz" diyo, yaşlılığın verdiği şirinlikle..
(bkz. demo yaşlıları sever..)
şarkının hikayesini duymak yine de çok etkileyiciydi.. hatta işin içinde aşk olmadığı için beklediğimden çok daha iyiydi.. sıradan diildi böylelikle.. bi de "famous blue raincoat"un hikayesini dinleyebilsem fena olmazdı.. çok tuhaf şeyler okudum çünkü o konuda..

sonraa.. ilginç bişey daha öğrendim.. cohen amcam aslında ruhani yanını da güçlendirmiş bir kişiymiş.. onun da hikayesi ilginç.. bulup izleyin valla.. hatta o konuyu anlatırken çok güzel bi espri de yaptı.. çok hayran kaldım :))

ayrıca, şarkı sözlerindeki şakacı yanını da bu belgeselle keşfettim.. iyi oldu..
ama bi yandan da şu istanbuldaki konseri iyice aklıma düşürdü, o ne kadar iyi bişey, bilemiyorum.. çoook pahalı benim için.. en ucuz yerler 175 kaattı yanlış hatırlamıyosam.. yani davetiye avında yeni bi sayfa açtım.. olmaz ya, eğer aranızda davetiye ele geçirebilen varsa memnuniyetle ve minnetle kabul ederim..

belgeselde leonard cohen'i ilk kez 'cool-ötesi' bi şair/şarkıcı dışında, yaşı ilerlemiş bi adam olarak gördüm.. ve bu çoook hoşuma gitti.. onun da insan olduğunu görmek yani.. ben onu efsane sanıyodum halbuki..

bunları anlatmak istedim işte birine.. ama bloga koyduğum yazılar genellikle bişeyler söylüyo bence.. yani laf olsun diye anlatmak istediğim bi içeriği yakıştıramadım oraya.. o bakımdan, vakti zamanında içimdeki asabi canavarı salıverip bünyeme sakinleşmiş halde dönmesini sağlamak için edindiğim asabiyye köşesini daha hayırlı bi işe vesile etmeye karar verdim yukarda başlattığım üzere :)

böyle işte.. içinde pek yaratıcı bişeyler olmayan, sadece o anda telefonun ucunda olsa birine anlatılcak şeyler burda artık.. hatta o bile değildir belki.. ne biliim işte..

ve son olarak, "i am your man" şarkısı.. belgeseli izleyene kadar çok iyi bi insan olan, fakat sex konusunda hala açlığını bastıramadığını düşündüğüm bir arkadaşımı hatırlatırdı bana.. özellikle de "if you want another kind of love, i'll wear a mask for you" kısmı.. tabii mask'ten bahsedince aklıma o muhteşem coupling bölümü de gelmiyo diil :)))) herkes coupling'i izlemeli..


p.s. kaderin cilvesine bakalım ki, bu sadece demo'ya da kamil sönmez vesile olmuştu.. hayırdır inşallah..